Hücrem
Mazgalı aralayıp yemeğimi getiren gardiyan,
Selamını getirdi hali nicedir diye sormuşsun gardaş.
Yaz mevsiminde, Temmuz sıcağında,
Dondurucu soğuk hissi veren, duvarların arkasında,
Güneş ışığından azade,aydınlıktan mahrum
Ölü gözü parlaklığındaki ampulün, aydınlattığı hücremde,
Sımsıcak mutlu günler yaşanmıyor ki gardaş.
İçerisinde lağım ve idrar kokusu teneffüs ettiğim
İşkence izleri dolu duvarları, tabanı nemli hücrede,
Soğuktan yatılmıyor at gibi ayakta uyuyorum gardaş.
Burada yalnızlığıma ortak, iri kuyruklu lağım fareleri,
Onlarda benimle sohbet etmiyor ki be gardaş.
Zamanın atı olduğu yere çakıldı kaldı sanki,
Deh deyip mahmuzlamak kar etmiyor inanki
Attığım dört adımdan sonra kafam duvara çarpıyor,
Uykudan yeni uyandım geçmiş yaşantım rüya sanki
Burada doğmuş burada büyümüş gibiyim be gardaş
Duvarların dışındaki dünyada sanki ben hiç yaşamadım
Küf kokan duvara dayandım başım önüme eğik,
Buradaki mevcudiyetim neden diye soruyorum kendime
Kana bulanmış ellerime bakıyorum elimle ettim
Bedenimle, ruhumla çekiyorum diye düşünüyorum be gardaş.