Korkuya Tuval Yok
Kaybolmaktan korktuğun bir yerdesin.
Öyle bir yer ki o, yeryüzüne sığmaz.
Yeryüzündeki felaketlerden kaçmanın yoludur; gökyüzüne çıkmak.
Sen gökte uçuşurken, çırpındığını sanırlar.
Gülüşüne aldansalar, bırak cennette kaybolsun derler.
Göz tufanlarını görseler, imrenirler okyanus derinliklerine.
Göz ardındaki hayallerine konuk alsalar, onlar kaybolur koltukların arasında; balerinler sahneye
çıkmadan.
Kaybolsan da kendinde, naif kalbinde fırçalarınla oynaş.
Her kayboluşun ardından bir varoluşsun sen.
Hayat hızlı akarken, onu soluklandıran bir limansın sen.
Sağanaklar artarsa çürüyüp gidecek tekneler bir bir.
O sebeple çıktık bu seyre, mevsim bizken.
Kalabalık ve mutsuz olmaktan korktuğun bir yerdesin.
Önünde tarihi geçmiş lezzetlere sızan bir sabah perdesi.
Birazdan gramafondan türküler çalacak edasındayken, başının üzerinde dönüp duran peri tozları.
Pencere önünde asılı duran çizgi filmler.
Her biri dün geceki rüyanın konuğu olan birbirinden değerli kahramanlar.
Mesaisine tanık oldum çokça.
Şimdi hiç korkmayacağın bir yerdesin!
Çiçeklerimi büyüten yağmursun, gelişinin habercisi gök gürültüsü.
Şimdiler de edebiyatım, süzülüyor tuvalinin üzerlerinde.
Sen naif parmaklarınla hayallerini okşarken.
Sen rüyalarını resmet, en güzel renkleri doğa sana armağan etmişken.
En güzel tuvaller gözlerinin dibinde gizli,
Ve okşanmayı bekliyor kediler.