Bir İki Gazete
Sabah iki kardeş dükkanlarını açıp içeri girdiler... Önce ışıklar yakıldı... Mutfağa baktıklarında akşam kurdukları tuzağa farenin gelmediğini gördüler... Bir iki dakikada buzdolabından yiyecek nevalelerini çıkarıp masanın üstüne koydular. Bu arada çay da fokur fokur makamında üst perdeden kaynamaya çoktan başlamıştı.
Daha müşterilerin gelmesine yarım saat kadar vardı...
Bu işte en çok onlar sıkılıyordu. Onlar kim mi? Küçük masanın üstündeki gazeteler. Ne zaman bu iki kardeş mutfakta kahvaltı yapsalar, kahvaltı bittikten sonra gazeteleri kıvırıp çöpe atıyorlardı. İşte ondan sonra gazetelerin yok olma süreci başlıyordu... O büyük gazetenin magazin sayfasıydı bu gün altta kalan, ''Altta kalanın canı çıksın misali.'' canı çıkacaktı çıkmasına ama, çıkarken de bir işe yaramalıydı. Çöpe atıldıktan sonra en çok istediği şey, soğuktan titreyen bir çocuğun eline geçip, ateşe koşan pervaneler gibi yanıp kül olmak, kül olunca da bir işe yaramışlığın verdiği huzurdu. Gerçi külleri bile kainata dağılıp gidecekti, hiç bir şey hissetmeyecekti, ama işte o bir işe yarayacak olmak, yok mu? Ne güzeldi o...
Magazin sayfalı gazetenin üstünde de çok satan başka bir gazetenin spor sayfası vardı. Spor sayfasından magazin sayfasına başını uzatan, o tanınmış takımın, tanınmış futbolcusu ''bizim resmi de yakacaklar birazdan, hadi üzülmeyin artık. Belki benim olduğum sayfa bir futbol meraklısı çocuğun eline geçerde, kim bilir ben de kurtulurum o zaman.'' dedi...
Spor Sayfası olan gazete, tekrar magazin sayfalı gazeteye dönerek, ''Bu millet hele de bu Türk Milleti en çok beni okur biliyor musun?'' dedi... Tabi magazin sayfalı gazetenin bunların altında kalmaması lazımdı. O da '' Hıhhhh! Sanki beni okumuyorlar mı? Beni de çok, hem de senden daha çok okurlar, her ne kadar okuduklarının bir faydası olmasa da, zaman öldürürler işte.''
Gazetenin ekonomi sayfası bütün olan biteni dinledikten sonra lafa kıyısından köşesinden dalar. ''Bende olanlarda sizde yok, ne haber. Borsa var, döviz fiyatları var, dolar inmiş mi çıkmış mı, Dov Jons Amca bile bende, insanlar artık hep beni okuyor, her şey benim sayfamdan geçiyor. Sokakta ki adam bile beni okumdan parasını cebinden çıkartmıyor. Ne haber?''
Spor Sayfası ve Magazin Sayfası da biraz içerleyerek Ekonomi Sayfasının söylediklerine hak verirler... İkisi birden ''Anladık, anladık seni de çok okuyor insanlar, havandan geçilmiyor.'' deyip noktayı koyarlar...
Müşteriler yavaş yavaş gelmeye başlamıştır yirmi dakika kadar sonra... Spor Sayfası olan gazete, magazin sayfalı gazeteye ve ekonomi sayfalı gazeteye dönerek, ''Birazdan çöpteyiz kardeşler, iyi günlerimiz geçti sizlerle, şu eski gazeteleri biriktirdikleri sepette, hadi hakkınızı helal edin bundan sonra görüşmemiz çok zor.'' magazin sayfalı gazetede ve ekonomi sayfalı gazetede ''Helal olsun kardeş ne demek hemen yakında ki çöp bidonundayız önce, sonrası ise nereye gideriz belli değil sizlerde hakkınızı helal edin.''