Laikliği Yetesiye İçselleştiremedik
Öğrencilik yıllarından sonra da öğrenim yaşamı ve sınavlar hiç bitmedi bir türlü. Seksenli yıllarda öğretmenler iki yıllık ön lisans eğitimine tabi başlatıldı. Eskişehir Anadolu Üniversitesinin öncülüğünde ders kitapları basıldı ve öğretmenlere gönderildi. İki yıl boyunca bu kitapları okuduk, hazmettik. Sınavlara tabi tutulduk.
Sınavlar benim için bir spor karşılaşmaları heyecanı ve güzelliğinde geçti. Derslerime klasik deyişle iyi çalışıyordum. Kitapların dili çok hoş ve akıcıydı. O bakımdan sınavlarda zorluk yaşamadım dersem yeridir. Takıntıya uğramadan iki yıllık ön lisans eğitimini başarıyla bitirmek kısmet oldu. Bu eğitimin getirisi bir derece ve bir de kademe almaya hak kazandık.
Meslek içi seminerler sınav sayılmaz. Çağ değişiyor hızla. Bilgisayar yaşamımıza girdi. Öğretmenlerin bilgisayar öğrenmesi bağlamında birer ikişer haftalık kurslar organize edildi müdürlüklerce. Bu kurslara da katıldım. Hayli de yararlı oldu bu çalışmalar da…
Sınavların en sonuncusunu özel okula başlarken yaşadım. Özel okul idarecileri ahret sorularıyla otuz yıllık mesleki çalışmaları değerlendirdi. Meslek yaşamımda aldığım takdir, teşekkür belgelerini, altı yıl yurtdışı öğretmenlik deneyimlerini ortaya koydum. Son 100 ve 99 olan müfettiş raporlarımda görülünce özel okula kabul edildim. Aslında özel okulda çalışma gibi bir niyetim ve amacım olmamıştı. Yaşam bazen ummadıklarımızla da karşılaştırıyor.
Asıl anlatmak istediğim bir eğitim-öğretim yılı süreli Kur-anı Kerim öğrenme eğitimi yaşantım oldu. Emekli subay komşumuz geçen yıl semtimizdeki camide açılan Kur-anı Kerim kursuna katıldığını anlatırdı zaman zaman. Ben de emekli olduğumun ilk kış aylarında bu kursa katılmaya karar verdim.
Akrabalarımın çoğu İmam Hatip okullarını bitirip din görevlisi olarak görev yapmaktalar. Hocalarımız hayli çoktur. Bunlar memlekete her geldiklerinde ebediyete göçmüş yakınlarımızın mezarlarında Kuran okuyup dualar yapar. Ben de zamanım varken Kuran okumayı öğrenmeye özellikle anne babamın mezarları başında özellikle Yasin, Mülk ve daha başka süreleri okumaya büyük istek duydum.
Kursa katıldığım gün tıpkı yıllar yıllar önce ilkokula başladığım gün gibiydi. İlkokula başlarken ne A ne de B sesini tanıyordum. Kursa başladığımda da ne Elif, Be seslerini tanımıyordum. Derslerimize çevre camilerin imam arkadaşları giriyordu. İlk gün hoca efendiye:
“Bana 7-8 yaşında bir öğrenci gözüyle bakabilirsiniz. Öğretmenlik gerilerde kaldı…” mealinde sözler söyledim.
Kurs arkadaşlarım çeşitli mesleklerden emeklilerdi. Biri komiser iki polis vardı. Bir kursiyer PTT emeklisiydi. İşçi arkadaşlar çoğunluktaydı. Tıpkı okullardaki gibi 40’ar dakikalık dersler yapıyorduk. Hocalarımız bizlere gayet uygarca yaklaşıyordu. Günler geçti. Arap alfabesi derken Kuran okumaya başladık. Arada sohbetler oluyor, sıkılmadan derslere devam ediyorduk. Bir derste yavaş okuyan bir arkadaş için birisi:
“Tıpkı Aleviler gibi kelimeleri yarım yarım okuyorsun…” dedi. Bu arada önden ikinci sırada oturan bir arkadaş ayağa kalktı:
“Ben Aleviyim, nedir sizin benden fazlalığınız?” diye kızgınlıkla konuştu.
Bir anda sınıfı buz kesti. Hepimiz sus pus olduk. Başta imam arkadaş olmak üzere hepimiz yaşanan hoş olmayan durum için üzgün olduğumuzu söyledik. Aleviler hakkında söz eden arkadaş da hata yaptığını söyledi. O gün sınıfta iç açıcı bir atmosfer oluşmadı yetesiye.
İnanç kul ile Allah (cc) arasında bir akittir. Bireyin inancı ya da inançsızlığı kendini bağlar. Diğer insanların kişileri din, mezhep, ırk… gibi özelliklerine karışmaya, onları eleştirmeye hakkı yoktur, olmamalıdır. Bu düşünceler laikliğin temelini oluşturur.
Bizler yurttaşlar olarak laikliği yetesiye içselleştirebilseydik sınıfımızda yaşanan bir mezhep hakkında alay etme benzeri olay yaşanmazdı. Zaten ülkemizi karıştırmak isteyen güçler bizlerin zayıf karnı olan mezhepçilik kartını oynamaktalar. Halkımız yetesiye aydınlandıkça olayları akıl süzgecinde geçirip çağ dışı kalmış yaklaşımlardan uzaklaşacaktır…
İnsanlar ve de bu bağlamda Müslümanlar Alevisi ya da Sünnisi hakkıyla Kur’an okumuş olsalar Kur’anın ve İslamın her hangi bir ırka üstünlük vermediğini Allah huzurunda en önemli özelliğin takva yani günahtan sakınma olduğunu bilmeleri lazım. Önemli bir yazıydı kutlarım değerli Hocam...