Veda
Karanlık. Hayır hayır, zifiri karanlık. Açsam dahi gözlerimi, fark eden bir şey yok. Sahi, gözlerdeki karaltı mıdır önemli olan? Yoksa kalpteki mi? Bilemedim.
Korkuyorum. Görememeyi istemiyorum. Belki de istiyorumdur? Hiçbir şey bildiğim yok. Gamsız değilim ama umrumda da değil sanki. En fazla ne olabilir? Bir değneğim olur, bir de siyah çerçeveli gözlüğüm. Tabi ya, her şeye alıştığım gibi buna da alışırım. Ama...
Ama görememek? Nasıl bir daha göremem onun yüzünü, ya Rabbi! Bu bana ağır gelir. Yok yok, görmesem daha iyi değil mi? Sonuçta bunun da bir önemi yok. Sonuçta hiçbir şeyin önemi yok.
O da ne! Bir şey... Bir grilik gördüm. Gölge! Gölgeye benziyor. Şimdi de bozuk televizyondaki çıtırtılar gibi. Anlamıyorum, anlamlandıramıyorum.
Ben. Ben şu an konuşuyor muyum ki? İçime içime konuşuyorum. Evet, kimse duyamaz sesimi. Duysalar da nafile! Ne fark eder? Etmez. Etmez işte. İstemem zaten. İstemem, sizde kalsın pis sözleriniz. Ben, bana yeterim. Ben neler diyorum böyle, neredeydim sahi? Çok aptalım...
Gözümü açtım mı? Evet açtım. Açtım açmasına da değişmedi yine, yine aynı yer, yine aynı renk. Bunun bitmek bilmez bir kabus olmasını diliyorum. Kimseyi duyamıyorum, kimseyi göremiyorum, yanımda kimseyi hissedemiyorum. Anne? Korkuyorum.
Ahhh! Parmağım kaşınıyor. Ne? Hayır. Hayır hayır hayır. Elimi oynatamıyorum. Kafamı da kolumu da bacaklarımı da... Allah'ım yardım et! Kafayı yiyeceğim! Keşke, keşke bir uzvum çalışsaydı ya! Çok muydu? Görmesem ama duysam. Duymasam ama görsem. Hissetsem keşke, keşke ellerimi oynatabilseydim. Sadece, sadece nefes alıyorum. Ve de konuşuyorum, kendimle.
Acaba yanımda kim var? Annem buradadır ona eminim. Peki babam, ablam... Biraz düşündüm de, ne zamandır bu hâldeyim? Ne zamandır onları görmüyorum? Hatırlamak zor. Baş ağrısından öleceğim herhâlde. Sabretmek ne zormuş öyle. Of...
Bunun bir rüya olmasını bekliyorum ama uyuduğumda zaten rüyalar görüyorum. Öyleyse bu gerçek. Peki, neden? Neden oldu, nasıl oldu? Düşüneceğim, şayet bulamazsam nedenini, kendimi affetmeyeceğim!
Zaman algımı kaybettim. Şu an tarihler kaçı gösteriyor bilmiyorum. Ama şubat ayıydı. Evet! Şubat... Okul çıkışı bir şey olmuştu sanki. En son hatırladığım yer orası. Üniformalar üzerindeki o şişme, sanki yüz kiloymuşuz gibi gösteren montlar... O havada içimizi ısıtan gülüşmeler... Arkadaşlarım... O ağır çantam, ağır yürüyüşüm, gözlerimin içindeki gülüşüm... Ve bir araç. Araba? Hayır. Kamyon tarzında bir şey. Kocaman bir şey. Bana doğru mu geliyordu, ben mi ona doğru gidiyordum? Kafam zonkluyor, acıyor... Ah, sesler duyuyorum! Önce bir fren ve sonra dehşet bir gürültü. Ne? Çok ses var. Bağırıyor birileri. Kafamdan aşağı süzülen sıcak bir şeyler var. Bir yere bakıyordum. Neresiydi? Ona. Ona bakıyordum. Bir çocuk, tanımadığım biri. Neden ona bakıyordum? Gözümü ayırmadan bakıyordum. Onun ise gözleri doluydu. Neden? Neden doluydu? Neden ben ona bakıyordum... Sonra siren sesleri, birileri ağlıyor, birileri put gibi kesilmiş. Birileri bağırıyor. Anlamıyorum.
Net hatırladığım, en net hatırladığım şey o çocuk. O durmadan baktığım çocuk. Kimdi, nasıl biriydi, okuldan mıydı ki? Hatırlamıyorum. Üzerinde önü açık bir montla, biraz üşümüş biraz da şoka girmiş yüzüyle durmadan gözümün önüne geliyor. Kim olduğunu bilsem rahatlayacağım! Gerçekten elimde değil.
Sonra noldu? Siren seslerinden sonra vücudumun buz kestiğini hissettim. Evet, donuyordum ama terliyordum da. İçten içe yandığımı hissediyordum, hani ateşim kırkı bulmuşcasına. Ama değil işte, buz gibiydim. Ve işte buradayım. Nerede olduğumu bilmediğim yerde. Acaba yanımda biri var mı? Acaba... Hayır. İmkansız. Tanımıyorum onu, tanısam hatırlardım muhakkak...
Tükeniyorum. Çok yoruldum ve üşüyorum. Ama bunu dile getirmekten de, hissettirmekten de acizim. Dayanmak istiyorum. Bunun için iki sebebim var: biri ailem ve arkadaşlarım için. Onları üzmek istemiyorum, asla. İkincisi ise... Hayır, kendim için değil. Kendim için artık hiçbir şey istemiyorum. Onun için istiyorum, o en samimi bakışlarıyla içten içe paramparça halde "Yapma." dercesine bakan çocuk için. Onu üzmemek için, bir şekilde onu da üzmek istemiyorum.
Ama dayanabilecek miyim? Hiç, hiç sanmıyorum. Bu kadar konuşmam bile fazladır eminim ki. Bu kadar dayanmam dahi bir mucize. Göremiyorsam, hareket edemiyorsam, konuşamıyor ve duyamıyorsam, ne anlamı var? Öyleyse son sözlerimi etmeliyim.
Anne, baba. Her daim yanımda olup beni bu günlere getirdiğiniz için size sonsuz teşekkürler. Abla, en güvendiğim kişi olup bana hep destek olduğun için teşekkür ederim. Kardeşim, bana abla olmayı tattırdığın için teşekkür ederim. Tüm yakın arkadaşlarıma, beni eğlendirdikleri, sırdaşım oldukları ve dertlerimi paylaştıkları için teşekkür ederim. Ve o çocuk. Sana, içindeki en saf sevgiyle dolup taşan gözlerindeki bakışların için teşekkür ederim...
Ailesi o gece, yorgun gözlerindeki son umudu da yaş olarak döktüler. Arkadaşları, birlikte yapılan planlarının artık önemini yitirmesini zor kabullendiler. Ve o çocuk, tüm gece düşündü, düşündü, düşündü...