Servet-i Fünûn Edebiyatı (Edebiyat-ı Cedide)

— min. okuma: 5-6 dakika

Tanzimat edebiyatı ile başlayan Batılılaşma, Edebiyat-ı Cedide döneminde tam olarak yerleşir.

Yeni edebiyat anlamına gelen bu topluluğa, Servet-i Fünûn dergisinde bir araya gelip bu dergide görüşlerini yazdıkları için Servet-i Fünûn edebiyatı da denmiştir.

1896–1901 yıllarında etkin olan bu topluluğun, kısa bir dönemi kapsamasına rağmen, edebiyatımıza katkıları büyük oldu. Edebiyat-ı Cedide döneminde Türk edebiyatı tamamıyla çağdaş bir nitelik kazandı.

1- Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide)

a) Genel Özellikler:

II. Abdülhamit'in 1878'de, Meclis-i Mebusan'ı (Osmanlı Millet Meclisi) kapatarak koyu bir baskı rejimini başlatmasıyla bunun sonucunda edebiyatta toplumsal konulardan ve kavramlardan uzaklaşılmıştı..

II. Dönem Tanzimat edebiyatı sanatçıları, bu baskılar sonucu "sanat için sanat" görüşünü benimsemişler, yeni bir edebiyat anlayışı geliştirerek Edebiyat-ı Cedide'nin hazırlayıcıları olmuşlardır.

Böyle bir ortamda yetişen Edebiyat-ı cedideciler, 1896 yılında Servet-i Fünûn dergisinde bir topluluk oluştururlar. Derginin yönetimini ise Tevfik Fikret üstlenir.

Edebiyat-ı Cedide'nin başlıca sanatçıları şiir alanında: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Celal Sahir'dir

Nesir, yani düz yazı alanında Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur.

b) Manzum Eserler

"Sanat için sanat" görüşünü benimseyen Edebiyat-ı Cedideciler bu nedenle toplumsal ko­nular yerine, kişisel konuları işlediler.

Edebiyat-ı Cedide şairleri, Divan edebiyatı biçimlerini bıraktılar. Fransız Edebiyatından "Sone" ve "Terza-Rima" gibi nazım biçimlerini aldılar, Divan edebiyatının müstezat nazım biçimini "serbest müstezat" adı ile yeni bir biçime dönüştürdüler.

Anlamın beyitte toplanması yerine, anlamı tüm şiire yaydılar; bir başka deyişle parçanın güzelliği yerine bütünün güzelliğini öne çıkardılar.

Ağır bir dille, sanatlı bir söyleyişle yazdılar; şiirde ahenge önem verdiler; ahengi arttırmak için sözcüklerin oluşturduğu ritimden yararlandılar, anız kalıplarını ustalıkla kullandılar.

Şiirde Parnasizm ve Sembolizmden etkilendiler.

Tevfik Fikret (1867–1915)

Edebiyat-ı cedide topluluğu içinde adı ilk akla gelen, öncü ve önder olan sanatçı Tevfik Fikret'tir.

Servet-i Füsun'da yer aldığı sürece kişisel konulan işleyen Tevfik Fikret, Servet-i Fürundan ayrıldıktan sonra toplumsal konulara yönelmiştir.

Tevfik Fikret'in Parnasizm'in etkisiyle kişisel izlenimlerini anlattığı "Yağmur" adlı şiiri ile insanlara yaşama heyecanını duyurmak amacıyla yazdığı "İzler" adlı şiiri nazım biçimi bakımından klasik nazım biçimlerinden farklı olduğu görülür. Her iki şiir de kişisel konuları işlemektedir. Tevfik Fikret "Doksan beşe Doğru" ve "Millet Şarkısı" gibi şiirlerinde ise toplumsal konulan işlemiştir.

Tevfik Fikret hem içerik, hem biçim yönünden şiirde önemli yenilikler yapmış, Türk edebiyatının çağdaşlaşmasında önemli bir katkı sağlamıştır.

Tevfik Fikret Servet-i Fünûn dergisinde kişisel konuda şiirler yazmış; doğanın kendi ruhunda bıraktığı izlenimleri, kişisel duygularını dile getirmiştir. Servet-i Fünûn topluluğu dağıldıktan sonra ise sosyal konulara yönelmiş, toplumsal sorunları eleştirmiş, oğlu HaIuk'un şahsında Türk çocuklarına ve Türk gençlerine öğütler vermiştir. Eğitimci yönüyle de edebiyatımızda önem kazanan Fikret, çocuklar için, bu amaçla yazdığı şiirlerini "Şermin" adlı kitabında toplamıştır.

c) Mensur Eserler

Edebiyat-ı cedide döneminde, Tanzimat ile başlayan yeni nesir giderek gelişmiş, özellikle roman ve hikâye türlerinde çok güzel örnekler verilmiştir. Dönemin siyasi baskısı nedeniyle tiyatro türü pek gelişmemiştir.

Bu dönemde, roman ve hikâye türleri gerek teknik konuları ele alış, gerekse karakter yaratmadaki ustalıklar açısından gerçek başarıya ulaşmıştır.

Edebiyat-ı Cedide yazarları gözleme çok önem verdiklerinden içinde yaşadıkları hayatı anlatmakta çok başarılı olmuşlar, Batı uygarlığından çok etkilendikleri için, gerçekleşmesini istedikleri batılı hayatın bazı örneklerini de eserlerinde vermeye çalışmışlardır.

Roman ve hikâye türlerinde Realizm ve Natüralizmi benimsemişlerdir.

Mehmet Rauf'un "Eylül" adlı romanı, edebiyatımızda ilk psikolojik roman olma niteliğini kazanmıştır.

Halit Ziya Uşaklıgil (1866–1945)

Halit Ziya, edebiyatımızda nesil türlerinin gelişmesinde önemli katkısı olan sanatçılarımızdandır.

Fransız edebiyatından şiir, hikâye vb. türlerde birçok çeviriler yapan roman, hikâye, anı türlerinde eserleri olan Halit Ziya'nın en başarılı yanı, Türk edebiyatına kazandırdığı hikâye ve romanlarıdır.

Halit Ziya'nın hikâye ve romanlarında teknik bakımdan tam bir kusursuzluk dikkati çeker.

Realist bir yöntemle, gözleme dayalı olarak yazdığı eserlerinde insan-çevre ilişkisi çok başarılıdır. Yazar, kişilerin iç dünyası ile yaşadıkları çevre arasında çok sıkı bir bağlantı kurar.

Bütün Edebiyat-ı Cedideciler gibi Halit Ziya'nın da dili ağır, anlatımı süslü ve sanatlıdır.

Halit Ziya'nın yabancı sözcüklerle dolu, uzun tamlamaların, sanatlı söyleşilerin yer aldığı bir anlatımı vardır.

I.Dönemin Bağımsız İsimleri

Edebiyat-ı Cedide hareketinin ortaya çıktığı yıllarda yetişmiş, ancak bu topluluğun görüşlerine katılmamış bazı sanatçılar vardır. Bu sanatçılar bağımsız olarak kalmışlar, kendilerine özgü bir anlayışla eserler vermişlerdir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim, Edebiyat-t Cedide döneminin dışında kalmış sanatçılardan en önemlileridir.

Hüseyin Rahmi Gürpınar (l864~1944)

Edebiyat-ı Cedide sanatçıları gibi realist eserler yazan Hüseyin Rahmi; Ahmet Mithat Efendi'nin açtığı popüler, halka dönük roman anlayışını devam ettirdi. Konularını halkın her gün iç içe olduğu, her tür olaydan aldı.

Hüseyin Rahmi, eserlerinde toplumun aksak, gülünç yönlerini yansıttı Bâtıl inançları, gelenekleri, görenekleri anlattı. Eserlerinde ince bir mizah dikkati çeker. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın çok okunmasının ve sevilmesinin nedeni halkı anlatan, onlara seslenen konularından; sade, açık, yalın, mizahı anlatımından kaynaklanır.

Verimli bir yazar olan Hüseyin Rahmi'nin, çok sayıdaki romanlarından bazıları şunlardır: Gulyabani, Şık. Mürebbiye, Nimetşinas, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

Paylaş:
Yorumlar